ŞEKER HASTASI ORUÇ TUTABİLİR Mİ? Diyanet'e göre şeker hastası oruç tutabilir mi?

Oruç süresince uzun saatler aç ve susuz kalmak, şeker hastalarında hipoglisemi veya hiperglisemi gibi ciddi dalgalanmalara yol açabilir.

Diyabet, pankreasın ürettiği insülinin yetersizliği veya vücudun insüline olan direnci nedeniyle kan şekerinin düzenlenmesinde sorun yaşayan kişilerde görülür. Doktorlar, kontrolsüz diyabeti bulunan ya da insüline bağımlı olan hastalarda oruç tutmayı genellikle riskli görür. Buna karşılık, diyabeti iyi kontrol edilen ve düşük risk gruplarında yer alan bazı tip 2 diyabet hastalarının oruç tutmasında sakınca olmadığı ifade edilir. Kan şekeri dengesi, kullanılan ilaçlar ve hastanın genel sağlık durumu mutlaka doktor tarafından değerlendirilmelidir. Dinen de sağlık riski taşıyan kişilerin oruç tutmaması mazur görülür. Şeker hastalığı varlığında oruç konusundaki karar, mutlaka tıbbi kontrolden sonra verilmelidir. TİP 1 ŞEKER HASTALARI ORUÇ TUTABİLİR Mİ? Tip 1 diyabet, pankreasın yeterli insülin üretemediği ve hastanın ömür boyu dışarıdan insülin almak zorunda olduğu bir durumdur. Bu grupta yer alan kişilerde uzun süreli açlık, kan şekerinde çok hızlı düşüşlere ya da yükselişlere yol açabilir. İnsülin dozu ayarlansa bile, hipoglisemik veya hiperglisemik koma riski yüksektir. Doktorlar, özellikle Tip 1 diyabetli bireylerin oruç tutmasını neredeyse hiçbir zaman tavsiye etmez. Çünkü vücudun sürekli insüline ihtiyaç duyması ve açlığın etkisiyle oluşabilecek riskler can güvenliği açısından büyük tehlike yaratır. Tıbben tavsiye edilmediğinden, bu kişilerin oruç tutmaması dinen de kabul edilebilir bir durum sayılır. Sağlık öncelikli olduğundan, oruç yerine farklı dini kolaylıklar uygulanabilir. TİP 2 ŞEKER HASTALARI ORUÇ TUTABİLİR Mİ? Tip 2 diyabet, insülin direnci veya pankreasın kısmen insülin üretmesi şeklinde seyreden bir hastalıktır. Bu grupta yer alanların bazıları sadece diyet tedavisi görür veya düşük riskli haplar kullanır. Kan şekeri düzenli seyrediyorsa ve son üç aylık şeker ortalaması makul düzeylerdeyse, oruç tutma ihtimali değerlendirilebilir. Ancak insülin kullanan veya hipoglisemi riski yüksek ilaçlara başvuran kişilerde oruç, ciddi şeker dalgalanmalarına neden olabilir. Bu nedenle her Tip 2 diyabetli, Ramazan öncesinde doktoruyla görüşerek oruç tutmaya uygun olup olmadığını öğrenmelidir. Uygun görülürse ilaç saatleri ve dozları yeniden düzenlenerek, sık kan şekeri takibiyle oruç tutulabilir. Sağlık durumu ve risk faktörleri dikkate alınmalıdır. GİZLİ ŞEKER HASTASI ORUÇ TUTABİLİR Mİ? Gizli şeker veya prediyabet, kan şekeri düzeylerinin normalin biraz üstünde seyrettiği, ancak henüz tam diyabet tanısı konmadığı durumdur. Bu aşamada insülin ihtiyacı çoğunlukla yoktur ve kan şekeri düzeyleri genellikle diyet ve egzersizle kontrol altına alınabilir. Prediyabeti olanların oruç tutmasında genellikle büyük bir risk olmadığı belirtilir. Ancak ileride diyabete dönüşme olasılığı bulunduğundan, Ramazan boyunca da ölçülü beslenmek ve kan şekerini takip etmek önemlidir. Doktor onayı olmadan oruç tutmaya başlamak doğru olmaz. Çünkü bazı kişilerde prediyabet, bilinmeyen farklı sağlık sorunlarıyla birleşebilir. Kontrol altındaki gizli şekerde oruç tutmak çoğunlukla mümkündür, fakat hekimle görüşüp planlı hareket etmek önerilir.
Hamilelik döneminde görülen şeker hastalığı (gestasyonel diyabet) veya önceden diyabeti bulunan hamileler için oruç tutmak yüksek risk taşır. Anne adayının kan şekerinde ortaya çıkabilecek ani değişimler hem bebeğin gelişimini hem de annenin sağlığını tehlikeye atar. Uzun süre aç kalma, bebeğin ihtiyaç duyduğu besin ve şekerin düzenli iletilmesini engelleyebilir. Ayrıca hipoglisemi veya hiperglisemi gibi durumların hamilelikte yönetilmesi daha zordur. Doktorlar bu hastaların oruç tutmasını genelde tavsiye etmez. Diyanet de sağlık bakımından riskli gebelerin oruçtan muaf tutulabileceğini ifade eder. Bu dönemde düzenli beslenme, kontrollü kan şekeri ve bebeğin sağlıklı gelişimi ön planda tutulmalıdır. ÇOCUK VE GENÇ ŞEKER HASTALARI ORUÇ TUTABİLİR Mİ? Çocuk ve ergen yaş grubunda görülen diyabet vakalarının büyük kısmı Tip 1 diyabettir. Bu hastalar insüline tamamen bağımlı olduğu için uzun süre aç kalmaları kan şekerini hızla düşürebilir veya aşırı yükseltebilir. Küçük yaştaki hastalar hipoglisemi belirtilerini geç fark edebilir ve riskli durumlar yaşayabilir. Bu nedenle uzmanlar, büyüme çağındaki diyabetli çocukların oruç tutmasının güvenli olmadığını belirtir. Dinen de henüz ergenlik çağına girmemiş çocukların oruç tutması farz değildir. Ergenlik dönemine girse bile diyabetli gençlerde doktora danışmadan oruç tutmak doğru değildir. Kan şekeri kontrolünün çok zor olduğu çocukluk diyabetinde, sağlık tehlikeye atılmamalıdır. ORUÇ TUTMAK ŞEKER HASTALARI İÇİN ZARARLI MIDIR? Diyabetli bireylerde uzun açlık, çeşitli riskler barındırır. Kan şekeri çok düşerse hipoglisemik koma, çok yükselirse hiperglisemik koma gelişebilir. Ayrıca yetersiz sıvı alımı vücutta su kaybına ve böbrek sorunlarına yol açabilir. Özellikle insüline bağımlı veya kan şekeri düzensiz kişilerde oruç tutmak tehlikeli boyutlara ulaşabilir. Buna rağmen diyabeti iyi kontrol altında olan ve doktor onayı alan bazı kişilerin, Ramazan’da oruç tuttuğunda ciddi zarar görmediği de bilinmektedir. Dolayısıyla oruç, her şeker hastasına tek tip yaklaşımı gerektirmez. Risk durumu mutlaka değerlendirilmelidir. Yüksek risk söz konusuysa oruç tutmak zararlı olabilir ve dinen de bu durumda tutmamak uygundur. ORUÇ TUTMASI SAKINCALI OLAN ŞEKER HASTALARI HANGİLERİDİR? Oruç tutmanın sakıncalı kabul edildiği diyabetliler arasında; kısa süre önce ağır hipoglisemi atağı geçirenler, kan şekeri kontrolü kötü seyredenler, günde çoklu doz insülin kullananlar ve ileri organ hasarı bulunanlar bulunur. Böbrek yetmezliği, kalp-damar hastalığı veya gözlerde ileri hasar gibi komplikasyonlar varsa oruç riskli hale gelir. Hamilelik döneminde diyabeti olanlar da aynı kategoridedir. Ayrıca çok ağır fiziksel işte çalışan ve tek başına yaşayan, acil yardım alması zor olan diyabetliler için de oruç tutmak büyük tehlike oluşturabilir. Bu özelliklere sahip kişilerin oruç tutması tıbben önerilmez ve dinen de mazur görülür.
Diyabetli bireyler, Ramazan başlamadan önce doktor ve diyetisyen kontrollerine gitmelidir. Kan şekeri ölçümleri, üç aylık şeker ortalaması, kullanılan ilaçlar ve kişinin genel sağlık durumu gözden geçirilir. Tedavi planı, Ramazan dönemine uyacak şekilde yeniden düzenlenebilir. Doktor gerekirse ilaç dozlarını ve saatlerini oruca uygun şekilde planlar. Diyabetle ilgili eğitim almak, oruç sırasında kan şekeri takibinin nasıl yapılacağını öğrenmek önemlidir. Bazı durumlarda doktor, kısa deneme amaçlı oruç tutturup kan şekerini izleyebilir. Ayrıca dengeli beslenme planı oluşturulmalı, sahur ve iftar menüleri önceden belirlenmelidir. Bu hazırlıklar, oruç döneminde ortaya çıkabilecek riskleri en aza indirir. ŞEKER HASTASI ORUÇ TUTARKEN NELERE DİKKAT ETMELİ? Uzun süren açlık ve susuzluk, diyabetli hastaların kan şekerinde ani değişimlere yol açabilir. Bu nedenle oruç sırasında düzenli kan şekeri ölçümü yapılmalıdır. Hafif egzersizler iftar sonrası zamanlara bırakılmalıdır. Ağır egzersiz gün içinde hipoglisemi riskini artırabilir. Sahur öğünü atlanmamalı ve iftarda da dengeli beslenmeye dikkat edilmelidir. Kan şekerinde tehlikeli düşüş ya da yükseliş gözlemlenirse oruç hemen sonlandırılmalıdır. Diyabet ilaçlarının ve insülin dozlarının doktorun önerdiği saat ve şekilde alınması kritik önem taşır. Yanlış doz veya plansız kullanım, şeker seviyesini bozabilir. Çevredeki yakınlara durum bildirildiğinde, acil bir durumda yardım almak daha kolay hale gelir. ŞEKER HASTALARI ORUÇ TUTARKEN İLAÇ VE İNSÜLİN DOZLARINI NASIL AYARLAMALI? Diyabet tedavisinde kullanılan ilaçların ve insülinlerin Ramazan ayına göre yeniden planlanması şarttır. Kişisel bir ayarlama yapmaya kalkışmak tehlikeli olabilir. Doktor, hastanın kan şekeri profilini inceleyerek, iftarda ve sahurda hangi dozların alınacağını belirler. Bazı vakalarda dozu azaltma yoluna gidilebilir ya da farklı formda insülin kullanımına geçilebilir. Çoklu doz insülin yapanlara genelde oruç önerilmez. Yine de doktor onayıyla oruç tutacaksa, gün içinde mutlaka kan şekeri takip edilmelidir. Hipoglisemi veya hiperglisemi işareti varsa oruç sonlandırılmalıdır. İlaç değişikliği ve saat ayarlamaları tıbbi gözetim altında yapılır. Ramazan bitince eski düzene dönmek de aynı şekilde doktor kontrolünde gerçekleşmelidir. ORUÇLU BİR ŞEKER HASTASI KAN ŞEKERİNİ ÖLÇEBİLİR Mİ? Kan şekeri ölçümü, parmak ucundan bir damla kan alınarak yapılır. Bu uygulama, orucu bozmadığı için oruç tutan diyabetliler tarafından güvenle yapılabilir. Diyanet İşleri Başkanlığı da kan tahlili gibi besin içermeyen işlemlerin orucu bozmadığını belirtir. Bu nedenle diyabetli bireyler, gün içinde ihtiyaç duydukça kan şekerini ölçmelidir. Özellikle öğle saatlerinde veya ikindiden sonra bu kontrol önemlidir. Ölçüm sonucunda şeker seviyesi çok düşmüş veya aşırı yükselmişse oruç sağlığa zarar verebilir. Böyle bir durumda orucun devam etmesi tavsiye edilmez. Kan şekeri izlemesi, Ramazan boyunca hipoglisemi ve hiperglisemi risklerini erken tespit etmeye yardımcı olur.
İnsülin enjeksiyonu, gıda verme amacı taşımadığı için orucu bozmaz. Diyanet İşleri’ne göre besleyici özelliği olmayan enjeksiyonların orucu geçersiz kılmadığı kabul edilir. Bu nedenle oruç tutan diyabetli, doktorun önerisiyle gün içinde gerekli insülin dozunu uygulayabilir. Ancak insülin kullanmak orucu bozmasa bile, kan şekerinde ciddi bir dengesizlik varsa orucu sürdürmek sağlık açısından riskli olabilir. İnsüline bağımlı bireylerde hipoglisemi veya hiperglisemi riski yükselirse, oruç sonlandırılmalıdır. Din açısından da doktor tavsiyesiyle oruç bırakmak günah sayılmaz. Önemli olan, hayati tehlikeye mahal vermemek ve sağlığı korumaktır. İnsülin kullanımında da düzenli şeker takibi gerekir. ŞEKER HASTALARI ORUÇLUYKEN EGZERSİZ YAPABİLİR Mİ? Oruçlu diyabetlilerde yoğun egzersiz, hipoglisemi riskini yükseltebilir. Gün içinde yapılan ağır spor veya fiziksel iş, enerji kaybını artırır ve kan şekerini düşürebilir. Bu nedenle Ramazan süresince egzersiz planları gözden geçirilmelidir. Eğer diyabetli kişi düzenli spor yapıyorsa, Ramazan’da antrenmanları hafifletmek veya iftar sonrasına ertelemek yararlıdır. Özellikle ikindi vakti gibi açlığın ve susuzluğun en uzun hissedildiği zamanlarda ağır egzersiz önerilmez. İftardan 1-2 saat sonra kısa yürüyüş veya hafif tempolu egzersiz yapılabilir. Bu sürede bol su alınacağı için hipoglisemi riski azalır. Aşırı terleme, baş dönmesi veya kalpte çarpıntı olduğunda derhal dinlenmek ve kan şekeri kontrolü yapmak gerekir. ŞEKER HASTALARI ORUÇ TUTARKEN SAHUR VE İFTARDA NE YEMELİ? Sahur, mümkün olduğunca imsak vaktine yakın yapılmalı ve protein ile lif açısından zengin besinler tercih edilmelidir. Az tuzlu peynir, haşlanmış yumurta, tam tahıllı ekmek, yeşillik ve yeterli su tüketimi önerilir. Bu sayede gün boyu daha uzun süre tok kalmak mümkündür. İftara ise hafif bir çorbayla başlanmalı, ardından kısa bir ara verilip ana öğüne geçilmelidir. Ana öğünde az yağlı et, tavuk veya balık, bol sebze ve az miktarda kompleks karbonhidrat tercih edilir. Tatlı tüketilecekse de küçük porsiyon sütlü tatlılar seçilmeli ve şerbetli tatlılardan uzak durulmalıdır. Böylece kan şekeri dengesi korunabilir. ŞEKER HASTALARI ORUÇ TUTARKEN HANGİ YİYECEKLERDEN KAÇINMALI? Kan şekerini hızlı yükselten şekerli ve hamurlu tatlılar, diyabet hastaları için uygun değildir. Baklava, kadayıf, tulumba gibi şerbetli tatlılar oruç açarken ani kan şekeri yükselişine yol açabilir. Beyaz ekmek, pirinç pilavı, makarna gibi rafine karbonhidratlar da kan şekerini dalgalandırır. Aşırı yağlı ve kızartılmış yiyeceklerden uzak durmak gerekir, çünkü bu gıdalar hem yüksek kalori içerir hem de sindirimi zorlaştırır. Tuz oranı yüksek salamura besinler ve şarküteri ürünleri de susuzluk yapabilir. Gazlı ve şekerli içecekler veya fazla kafeinli içecekler ise su kaybını artırır. Bu gıdalardan kaçınmak, ramazan sürecinde kan şekeri kontrolünü kolaylaştırır.
Diyabet, böbrek sağlığını ve vücuttaki sıvı dengesini etkileyebilir. Bu yüzden gün içinde susuz kalınan saatlerin ardından, iftarla sahur arasında en az 2-2,5 litre su içmek tavsiye edilir. Hava sıcaksa veya daha fazla ter kaybı oluyorsa bu miktar yükseltilebilir. Su içmek, vücudun sıvı kaybını telafi eder ve kan şekerinin düzenlenmesine destek sağlar. Fazla şeker içeren meyve suları veya gazlı içecekler yerine doğal maden suyu veya şekersiz komposto türünde içecekler tercih edilebilir. Aşırı kafein içeren çay ve kahve ise idrar söktürücü özelliğinden dolayı vücudu daha fazla susuz bırakabilir. Bu sebeple su tüketimi esas alınmalıdır. ŞEKER HASTASI ORUÇ TUTARKEN HANGİ DURUMLARDA ORUCUNU BOZMALIDIR? Kan şekeri 70 mg/dL’nin altına düşüp ağır hipoglisemi belirtileri başladığında veya 300 mg/dL’nin üzerine çıkıp ağır hiperglisemi riski oluştuğunda oruç bozulmalıdır. Terleme, çarpıntı, titreme, baş dönmesi ya da bilinç bulanıklığı gibi belirtiler hipoglisemiyi işaret ediyorsa zaman kaybetmeden orucu sonlandırmak gerekir. Çünkü müdahale gecikirse koma riski yükselir. Yüksek şeker durumunda da susuzluk ve halsizlikle birlikte diyabetik ketoasidoz tehlikesi görülebilir. Sağlığın bozulması halinde oruçta ısrar etmek, hayati riskleri artırır. İslam dini, hastalıktan dolayı oruç tutamayanları sorumlu tutmaz. Bu nedenle diyabetli kişiler, tehlikeli değerler ortaya çıktığında tereddütsüz orucu bozmalıdır. ŞEKER HASTASI ORUÇ TUTMAZSA GÜNAH OLUR MU? İslam dini, sağlığı korumayı esas alır ve hasta olan kişilerin oruç tutmamasına izin verir. Şeker hastalığı gibi kronik bir rahatsızlığı olan ve doktoru oruç tutmasının sakıncalı olduğunu belirten kişi, oruçtan muaf kabul edilir. Bu nedenle “oruç tutmazsa günaha girer” endişesine kapılmak yanlıştır. Önemli olan, doktor kontrolünün sonuçlarına göre hareket etmektir. Eğer sağlık elvermiyorsa, oruç tutmamak tamamen mazur görülür. Dileyen hasta, diğer ibadetlerini yaparak manevi hayatını sürdürebilir. Sağlık sorunu ortadan kalkarsa veya iyileşme olursa, ilerleyen dönemde kaza oruçları tutulabilir. Ancak kalıcı bir rahatsızlık varsa fidye ödemesiyle sorumluluk yerine getirilmiş olur. ŞEKER HASTASI ORUÇ TUTAMIYORSA FİDYE VERMELİ Mİ? Kronik hastalık nedeniyle Ramazan oruçlarını tutamayan ve iyileşme ihtimali düşük kabul edilen kişiler, tutamadığı günler için fidye öder. Fidye, günlük bir fakirin doyurulacağı miktarda bedeldir. Bu sayede oruç yükümlülüğü dinen yerine getirilmiş kabul edilir. Şeker hastalığı, doktor onayına göre sürekli oruç engeli teşkil ediyorsa fidye verilmesi gerekir. Ancak ileride sağlığı düzelen bir kişi, kaçırdığı günleri kaza edebilir. Sürekli hastalık varsa kaza yerine fidye uygulaması esastır. Diyanet’in bu konudaki fetvalarında net şekilde belirtilmiştir. Maddi durumu elverenler, Ramazan ayı içinde veya hemen ardından fidye verebilir. Böylece oruç tutamadıkları günlerin sorumluluğu yerine getirilmiş olur.Kaynak: diyanet.gov.tr


Haber Kaynağı